Oblivion
İçindekiler
Oblivion
= Ayırtsızlık: Piazzolla, Marx, Fassbinder
Tanini
Trio: Oblivion: Uçurumun Kıyısında Kapıp Koyvermek
Oblivion
= Hiçliğin Unutulması
Oblivion,
Piazzolla, Woodward, Modern Dans, Animasyon, Çapraz Medya
La
Oblivion, Düş Yakamdan
Oblivion-Woodward
Notlamaları 1
Oblivion-Woodward
Notlamaları 2
Oblivion-Woodward
Notlamaları 3
Oblivion-Woodward
Notlamaları 4
Wolverine
ve Oblivion
Oblivion,
Faşizm, Engizisyon
Witcher
3 ve Oblivion
Öfke,
Nefret, Oblivion
Oblivion,
İngilizce, İspanyolca
3
Oblivion = Müzik, Dans, Dans
Oblivion = Ayırtsızlık:
Piazzolla, Marx, Fassbinder
26
yıldır Astor Piazzolla’nın ‘Oblivion’unun yana yakıla hayranıyım.
Hesapça,
yıllardır anlamına bakarım sözlükte. Bugün bir daha baktım. Kafama dank etti.
Bunu çoktan yazmalıydım.
İngilizce’de
ve Google Translate’te ‘oblivion’; af, unutma, unutulma, aldırmazlık,
farkındasızlık ve ve genel af anlamında kullanılıyor.
Ancak,
sözcüğün aslı İspanyolca, çünkü Piazzolla Arjantinli. Dolayısıyla ve daha
doğrusu Arjantin İspanyolca’sı.
Bu
parçada benim yaşadığım ‘oblivion’ ise, ‘ayırtsızlık’: İçimde yaşadığım değil,
dışımda yaşandığını izlediğim ve dinlediğim. Belki ‘aldırışsız ayırtsızlık’ ki
‘aldırışlı ayırtsızlık’ da var tanım olarak, özellikle de duygudurumda.
Piazzolla,
sürekli duygudurumlarının müziğini yapan biri idi. Zaten tango da,
duygudurumlarının müziği sayılıyor epeyi oranda. Tangonun (yalnızca kerhane
duvarları arasında kadar gibi) oldukça dar olan duygudurum yelpazesini
Piazzolla genişletti: Politikaya doğru, psikolojiye doğru, ölüme doğru, ölümün
temel bilimine doğru.
Bu
ayırtsızlık, aşka karşı değil de, daha çok ölüme karşı ama aşkın ölümüne değil,
bildiğimiz ölüme karşı.
Bu,
ölüme karşı standart insan davranışlarında, bazı insanların son momenti
olmakta. Beni hayran bırakan da, onu dinlediğimde beni ağlatan da bu zaten.
Çünkü ölümü, onunla gözgöze, burun buruna, yanak yanağa yarım yüzyıl geçirmiş
biri olarak çok iyi biliyorum.
Bu,
tevekkül veya teslimiyet değil. Ayırtsızlıkta istop etmek. Duyguların istop
etmesi, yaşamın istop etmesi.
Genel
anlamıyla ise, Hegel’yen ‘indifferenz’ / ‘ayırtızlık’ burjuvaların, maddiyata
takılı kalıp. Bu Marx’ın kültürel, ideolojik, zihinsel, duygusal durumunu
imlemiş ayrıca.
Bir
Marx, marksizmi yaratıp, ‘ben marksist değilim’ diyorsa, feci ayırtsızdır.
Ayrıca, sorumluluktan kaçıyordur, düşüncesinin ve yaşamının sorumluluğundan ki
işte burjuvazinin ölümcül ayırtısızlığı tam da budur.
A evet,
Marx (orta bile değil, küçük, bezirgan, madrabaz) bir burjuvadır, bir proleter
değil.
Piazzolla
da, Marx da, bu momentte birleşir:
Faşizme
karşı ayırtsız kalırlar: Dışta entellektüel olarak değil, içte bağlanmış
entelejensiya olarak.
İşte,
tangoda duyguların sentimental faşizmi
bu de olmakta, tam da Fassbinder’yen anlamda.
Yani:
Bu
‘ölüme karşıki ayırtsızlığım’a karşın, bugün hala sağ isem, ne Piazzolla, ne de
Marx sayesindedir, yalnız ve yalnızca Fassbinder sayesindedir. Piazzolla
selektör yapmıştır yalnızca. Marx ise, selektörü bile söndürmeye kalkmıştır, o
kadar adidir (banal) yani.
(26 Mart 2016)
Tanini Trio: Oblivion: Uçurumun
Kıyısında Kapıp Koyvermek
5-6
metinde bazı müziklerin, bazı kültürel momentlerin, duygularımı nasıl
sıkıştırıp dalgalandırdığını imledim.
‘Oblivion’
da bundan payını alı. O metinde, ona en yakın anlamı, ‘ayırtsızlık’ olarak imlemiştim.
Çok değil 2 gün önce.
Sonra
bugün, az önce, kanallar arasında zep zep dolanırken, bilmem kaç yüzüncü
kanalda, ‘Tanini Trio’nun icra ettiği ‘Oblivion’a denk geldim.
Tam,
uçurumun kıyısında kapıp koyveren bir eser icrası estetiko-politiğiydi.
Veben de,
uçurumun kıyısında kapıp koyvermiş bir kitlenin içine hapsolmuş olarak, uçurumun kıyısında kapıp koyvermiş bir
entellektüelim.
Uzun
morfemli / fonemli ama tek momentli / semantemli bir duygudurum bu.
Geniş
açı dağ manzaraları absürd. Kız çocuğu absürd. 2 bin metreye piyano taşımak
absürd.
İzleyebildiğim
kadarıyla, piyano, akordeon (bandoneon değil), ney ve kanun var. Kanun
işlevsiz.
Yaşam
bizi yeterince saçmalatıyor, bizim rolümüzü abartmamıza gerek yok.
Kitle
yeterince saçmalıyor, içinde ve düşünen biri olarak, benim de saçmalığa
katılmama gerek yok.
Tahir
Aydoğdu: Kanun, Bilgi Canaz: Ney, Hakan A. Toker: Piyano, akordeon.
1960’larda
‘proto-world music’ başladığında,
belki haberli belki habersiz, bu akışa Aka Gündüz Kutbay da, neyiyle ve
cazlaştırma proto-süreci ile katıldı.
Kutbay-Ergüder arasındaki tez-antitez ikilemi, Şeker Ahmet Paşa x Osman Hamdi ikileminden
beridir, yüzyılı aşkın bir çatışma olarak süregeliyor kültürümüzde. Doğu
gözüyle doğuya bakmak ve batı gözüyle doğuya bakmak (oryentalizm) olarak.
‘Tanini
Trio’, Osman Hamdi ve Ergüder safında yer tutmuş: Pop, popüler, banal, satıcı,
pazarlamacı, ‘telif üretici’ değil,
‘nakil ve tefsir’ci.
Şerh:
Bunu da 1960’larda Kandıralı ve arkadaşları, Mozart’ın ’40. Senfoni’sini, kanun
ve klarnetle yorumlayarak zaten başlatmışlardı. Bayramlarda radyoda çalardı
hep.
Yani, 50
yıldan uzun süredir, bıraktığın yerde otluyor bu abiler.
Ancak,
uçurumun kıyısında feci kapıp koyvererek, ben de öyle yapmış oldum.
Bu, bir
özeleştiridir.
Düzeltme
zamanıdır ve yeridir, şimdi ve burada.
Bu bir, negasyon ile praksis üretme olmakta.
(27 Mart 2016)
Oblivion = Hiçliğin Unutulması
Oblivion
dipsiz kuyu, semantik olarak.
Hem
hiçlik demekmiş, hem de unutulmak.
https://en.wiktionary.org/wiki/oblivion
Şerh:
Affetmekle unutmanın ne ilgisi olabilir ki?
Unuttuğun
bir şeyi affettiğin için unutmazsın ki. Affettiğin bir şeyi de, unutman
gerekmez ki.
Ateistler,
sonsuz oblivion’u (eternal oblivion), bilincin sonsuza dek kesilmesi olarak,
dolayısıyla yine hiçlik olarak tanımlarlarmış. Bunu bilmiyordum. Bunu yazmam
gerek.
Oblivion,
‘hiçliğin unutulmasının uçurumunun kenarında kapıp koyvermek’ demek oluyor
benim duygudurumumda şu an ve burada.
Dönelim,
bir önceki paragrafa:
Varlık,
yalnızca bilinçle tanımlı değil. Çocuk yapmak da varlığın devamı sayılıyor, kitap
yazmak da. Hatta kimi zaman intihar ibel, varlık biçimi olabiliyor, toplama
kampı semptomu olsa da.
Eğer
masif-düşünce kitapları yazdıysan, bilincin bir biçimde sürer gider, Aristo ve
Lao Tzu’ya 2.500 yıldır olduğu gibi.
Şerh:
Bu, hiçliğin ve unutulmanın panzehiri midir?
Zaten
ölümsüzlük de, ‘kaç yıl ölümsüzlük?’ olarak tanımlıdır. Evren’in şimdilik 10
üzeri 67 yılı gibi.
Eğer
daha-daha masif-düşünceler yazarsan, o 10 üzeri 67 yılı bile aşabilirsin ama ne
insan olarak, ne de düşünce olarak değil. Meta- olarak, öte- olarak ve o
nedenle meta-fizik, bir ontos-loji olmakta.
Bunları
düşünmek de zaten, uçurumun kıyısında insanın duygularını kaptırır koyverdirir.
Bende
öyle oldu en azından. Darma duman oldum ve hala öyleyim. Ama yavaş yavaş
nekahattayim de. Bünye-homeostazi, öz-yara’nı iyileştiriyor.
Dipnot:
Piazzolla’nın
‘Oblivion’u bir müzik-duygudurum momenti dizisi olarak, buralara bir yerlere
savrulmuş. Böyleliği kesin, çünkü buna benzer ayaz ve sapa sularda çok dolanmış
Piazzolla müziği. Haa, o bunu bilmemiş veya bilincine varmamış olabilir ama
müziği yine de öyle olabilir.
(29 Mart 2016)
Oblivion, Piazzolla, Woodward,
Modern Dans, Animasyon, Çapraz Medya
Oblivion
sonsuz derin bir kuyu.
Bir
güzelleme.
Bir
melankoli’leme.
Ve
birileri de bu yolu benim gibi yürüyor tek başına.
Müzik
Piazzolla.
İcra
biraz daha farklı.
Tek erkekli
bir modern dans koreografisi.
Bir
çizgifilm. 04:00 dakika.
00:40-00:45
saniyeler arasındaki animasyon koreografiye, ancak ‘300’deki kahin kız
koreografisi yaklaşmıştı. O da, su içindeymiş aslında zaten. Bunu 20. seyirde
ve yavaş çekimde izlerken anlayabildim ancak. Sorun, sıvı-katı içindeki devinim akışkanlığı ile gaz içindeki akışkanlığın
bambaşka şeyler olması.
Yine de:
Daha
izlerken, klasik-bale figürleri rahatsız ediciydi. Kadın-erkek ilişkisi
takıntısı rahatsız ediciydi. Oblivion, sözlük anlamıyla hiç cinsellik içermez,
yani aşkını ve/ya kadınını unutma değildir, yasa ve yeise yakın bir şeydir,
Acı’dır. Varlık da, cinsiyet üzerinden geçerek tanımlı olmak durumunda değil,
özellikle çift olma anlamında: Varlık, (şimdilik ama 5 bin yıldır) tek
kişiliktir. O nedenle de; taoizm, anarşizm, bireycilik, katatoni tanımlıdır
düşünce tarihinde.
Kızın
beyaz-saydam ışığını yitirip, dans sonunda gri-siyah
desenli opak olması ironikti ama animatör, ‘yanlışlıkla neyi imlediği’ni
anlamamış bence. O, ‘erkeğin kızı bırakması’na odaklanmış. Oysa, bu kadındaki
‘metamorfozun veya sahte imajın yitişi’
daha önemli. (Bu, aslında Benjamin’yen bir çözüm ve bir panzehir.) Bir
özeleştiri olabilecekken, bir meta
değeri yitmesi öyküsü olmuş yalnızca.
Yine de:
Tıpkı
‘300’ kahin kız planı gibi bu da, bana 10 tane ayrı çıkış yolu imledi şimdiden.
En az ikisi, faşizmden ve engizisyondan çıkış yolu olmak üzere. Tango faşizmin,
daha doğrusu Latin Amerika faşizminin
milli cazı ve milli müziğidir zaten ki Saura, bu yola sonradan İspanya’yı
da eklemiştir ve bu da ters-takla örneği olarak kültüroloji tarihinde önemli
bir momenttir: Sömürgenin sömügecisine
kültür öğretmesi ki ABD, bunu İngiltere’ye hiç yapamamıştır, kimseye de
(Fransa’ya vb) yapamamıştır zaten.
Asıl
önemlisi, bu bir çapraz medya örneği. Çapraz
medya, elit sanat sanat-sanat alanına henüz çekilmedi. Bu ise, 2 yıllık bir
örnek. Proto- olsa da, buna uygun bir örnek.
Woodward,
bir Holywood elemanı imiş. Bu da, onun Yanki ruhunu rahatça tanımlıyor. Yine de
üzücü olan şey şu ki bu çalışması dahil, tüm çalışmalarının listeli değil
olması. İnsan henüz yaşarken, neden kendini arşivlemez veya arşivletmez ki?
Dipnot
1:
Ve hala,
uçurumun en dibini görmeden uçamıyor
insan özgürlüğe. Ben bile. Şimdiye dekki eksodusuma ve 100 çıkışıma karşın.
En uzak yıldızlar, en derin kuyularda / kuyulardan yansır: Tarkovski, İvan’ın
Çocukulğu.
Dipnot
2:
Bilgi:
“Interpretación:
Grupo Elegia - Natalia Shkil-violín, Mars Yamalov-violín, Sergey
Shkil-contrabajo, Elvira Yamalova-piano. (2011)
Animación:
Ryan Woodward.”
Dipnot
3:
Seyrettiğim
linke bıraktığım izlenim notudur.
“Excellent.
More than excellent. Bis bis bis. Thank you Romero. You have made me to weep.
You have shown me a Tao. Beyond the wall of the inquisition and fascism in my
country (Istanbul / Turkey). Thank you again.”
Dipnot
4:
Kardeşin, dostun,
sevgilin duymaz sesini, el oğlu duyar.
Kardeşlik kültürdedir çünkü, kanda, gende değil.
Dipnot
5:
Kuşkusuz,
bunun devamı olan başka metinler de yazılacak ama video duygularımı gerçekten
yordu ve yıprattı. Şimdi değil yani.
(29 Mart 2016)
29.03.16, 20:30.
La Oblivion, Düş Yakamdan
En son Oblivion
metnimi yazmayı bitirdim, Oblivion müziğini kapattım, oturdum. Dinlenecektim
hesapça.
Şak, yan şavalak disko-danshane’den bir
Oblivion çalmaya başladılar. Ama ‘Tanini Trio’ icrası olanını.
İşte o
nedenle, bu 40 yaş altı ergenleri mal.
İşte o
nedenle, Tanzimat’tan beridir 5. sınıf nakil ve tefsirlere bel bağlıyoruz.
E tabi,
işte o nedenle, 1. Cumhuriyet bitti, bitirildi, bitirilebilidi, bu genç
şavalaklar yüzünden.
O
nedenle.
La
Oblivion, düş yakamdan.
Acilen
‘up’ tribine geçmem gerekli. Bu yaşamayı ve yüzeyi bilmeyen toplar, beni de
boğar.
Oblivion-Woodward Notlamaları 1
Çeşitleme
1:
Kadın-erkek
ikilisi, Arendt-Heidegger olabilir.
Çizgifilmdeki
kadın-erkek yer değiştirmiş olur.
Heidegger’in
nazileşmesi, erkeğin opaklaşması olur.
Bu, asıl
çizgifilmdeki gibi sondakinin yerine, zamansal üçte ikide olur.
İstenirse:
Arendt’in eşkenazlaşması (Kötülüğün Bayağılığı), kadının opaklaşması olur.
Zamansal dörtte üçte.
İstenirse:
Işık-saydam olma, kadın ve erkekte yer ve zaman değiştirebilir. Sonunda, birbirlerine
son kez dönerler ve bağlanırlar. Ölürler, perde.
İstenirse:
İkisi birden, aynı çizgifilmde yapılabilir ama nasıl? Hangi sırayla?
(1-2 Nisan 2016)
Oblivion-Woodward Notlamaları 2
Çizgifilm,
ayrı ayrı olarak tasarlanmak üzere, eşcinsel kadın ve rekek çiftleri için de
düşünülebilir.
Wittgenstein
ve sevgilisi ? (İletişim Yayınları) gibi.
+
‘Gece x
gündüz’ gibi, ‘4 x mevsim’ gibi de tasarlanabilir.
+
Çizgi
tarzı: Woodward’ın çzigi anlayışı ile benim grafikonlar çakıştı mı?
Bengü’nün
benim grafikonlardan uyarladığı ve daha dolgun kontur çizgili çizimler vardı.
Onlar olabilir mi veya düşünülebilir mi?
+
Dansçı
(en az biri öyle olan) çiftler değil:
Duncan-Yesenin
gibi.
+
Alaturka
örnek:
Leman
Sam ve ‘Sarhoş’.
Bunun
Kaplan’ın ‘Delikanlım’ otoromanına uyarlamak mümkün mü?
(1-2 Nisan 2016)
Oblivion-Woodward Notlamaları 3
Kadın-erkek
modern dans çiftlemesi örneklemesi alıntı:
Bunlardan
3 tanesini örnekleyeceğim:
300’deki
kahin kız dansı, 1 dakika:
Piazzolla’nın
Oblivion’unun çizgifilm (Woodward) yorumu, 4 dakika:
Hyeongsa’nın
1 kadın ve 1 erkek arasındaki kılıç döğüşü planı, 3,5 dakika:
Hepsini
de ½ hızda izlemenizi öneririm. Etkisi ivmeleniyor.”
Bence,
‘300’deki kahin kız dansı planı, çizgiromanlaştırlamaz veya
çizgiromanlaştırılmasa daha iyi, çapraz medya açısından yani.
Ancak,
‘Hyeongsa’daki kılıç planı ise, çok iyi bir çizer tarafından olmak kaydıyla,
muhakkak çizgiromanlaştırılmalı. (‘Asssassin’s Creed’in çizgiroman çizeri değil
öneğin. Conan’ın en naturalist – akademik çizimlisini yapan çizer olabilir
ama.)
(2 Nisan 2016)
Oblivion-Woodward Notlamaları 4
İnternette
arayınca, Woodward türü çalışmaların olmadığını gördüm. Oysa, Dünya’da
Woodward’ın yaptığını deneyebilecek, en az 100 çizer var, o kesin.
Dolayısıyla
aşağıdaki konuda karşılaştır-karşıtlaştır yapamayacağım.
+
Woodward’ın
çizgi stili sabit, basit, belirgin,
sınırlı ifadeli.
Aslında,
dans çizmeye yakın veya yatkın değil. İkinci çizgifilm (onun olan) örneğinde bu
anlaşılıyor.
+
Dolayısıyla,
boş özneli soru.
Dans
nasıl çizilir?
Çizin
olarak.
Grafik
olarak.
Çizgiroman
olarak.
Çizgifilm
olarak.
Çapraz
medya olarak.
Motor
duyu-dil olarak.
Sorulması
tam 30 yıl gecikmiş bir soru dizisi bu. Her ülkeden yüzlerce çizerin çizgisini
gördüm ama dans çizeri / çizebiliri
yok aklımda hiç.
+
Peki, bu
nasıl bir şey olabilir?
‘Basilisk’te
çokça, ‘Hellsing’de azca yapılan ve kullanılan biçimde meta-çizgi ile.
‘Wolverine’de
ve ‘Hulk Planet’te yapılan biçimde, meta-öykü
ile.
‘Alaska’da
(Ken Parker) yapılan biçimde, en
naturalizm yaklaşım ile. Kadın-erkek bunu gerektiriyor. Oradaki ‘Mavi
Melek’ uyarlaması gibi. (Ki o kadın-erkeksel açıdan bir üçlü öykü sayılır.)
‘Conan’daki
en naturalist çizgi de uygun. O kadar akademik bir yaklşım, olayı bozabilir ama
her zaman değil. Ondaki bir öyküdeki (grafik roman dizisi), tanrının gök ve yıldırım olması çizgi dizisi muazzam
idi.
Ana akım dışı’na yönelen genel meta-vektör, sürrealizm yönünde gibi
şimdilik.
Başlangıç
için fena momentler değil.
Nokta.
Es.
(2 Nisan 2016)
Wolverine ve Oblivion
Anımsayınca
içim eridi.
Bir
oblivion duygusu durumu:
Öyküde
özgün Wolverine vardır, bir android Wolverine vardır, bir de çocuk-android.
Çocuk-android
Wolverine’e platonik aşıktır.
Android
Wolverine, özgün Wolverine’i öldürmek için yapılmış ve gönderilmiştir.
Çocuk-android onu durdurur. Kendini de patlamaktan durdurur.
Sahne
muazzamdır:
Wolverine
çocuk androide sarılır ve patlama durumunda çevreyi koruyup, kendisinin yok
olabilmesini göze alır.
Bu,
canavarca bir meta-sevgidir.
Bir ‘oblivion’dur.
Benzeri
bir duygu, Pulk Planet’te Hulk, kendini yiyen uzaylılara kendini yemelerine
geceleri izin verir, gündüz kendini tamir eder. Böylelikle, uzaylılar evlerine
dönebilir.
Bu da
oblivion’dur.
Her
ikisi de, uçurumun kıyısında kendini kapıp koyvermenin birer biçimidir.
Uçurumun
kıyısında kendini kapıp koyvermek intihar veya uçurumdan düşmek demek
değilidir. Acaip şeyler hissetmek, acaip işler yapmaktır.
Benzeri
duyguyu, android Wolverine de çocuk-androide karşı besler. Çünkü çocuk onu yükseltgemiş
ve adını Albevt koymuştur.
Hem
özgün Wolverine onun için 100 metreden helikopterden atlayarak, hem de android
Wolverine onun için kanalizasyon feçesinin içine dalarak, ona karşı acaip
hisler sergilerler.
(3 Nisan 2016)
Oblivion, Faşizm, Engizisyon
Oblivion’un
bir Arjantin duygusu olarak, hem faşizm, hem de engizisyon içerdiğini ve onlara
karşı / yanında olduğunu ayırsadım.
Çünkü
Arjantin tangosu, Piazzolla üzerinden ve cazlaştırılmış olarak, Arjantin
faşizmini ve Arjantin katolikliğini içerir.
Saura,
Piazzolla’nın bir müziğini, İspanya askeri faşizmine karşı sanat /
estetiko-politik antitezi olarak kullanır ama sanırım Piazzolla böyle şeylerden
uzak durdu.
(3 Nisan 2016)
Witcher 3 ve Oblivion
Müziği
ve kadın-erkek koreografisi olarak bambaşka bir alanda yer alsa da bu parça,
benim 3 modern dans ve kadın-erkek zirvemde 4. sırada yer alabilir pekala.
Bir ödül
avcısı vardır. Cadı avlar.
Bir
güzel cadı vardır. Güzel şarkı söyler.
Ödül
avcısına cadıyı avlaması için ödeme yaparlar. O da gider, onu bulur. Cadı
kaçar, ödül avcısı kovalar. Ödül avcısı, kendini korumak için, bağışıklık
taşıdığı bir zehir içer.
Sonrası
koreografidir, ‘Hyeongsa’nın tam antitezi bir koreografi:
Burada
da savaş vardır ama ölümüne.
Birbirlerine
delice saldırırlar. Birbirlerine delice zarar verirler.
Cadı,
ödül avcısının kanını içtiği an, kendi ölüm fermanını da imzalamış olur. Gücü
eksilir.
Ödül
avcısı onu doğrar.
Muhteşem
bir çapraz medya tasarımnda, muhteşem bir koreografi izleriz.
Önce
adam kaçar, cadı kovalar; sonra adam kovalar, cadı kaçar.
İşte bu
da, oblivion.
Bu da
uçurumun kıyısında kendini kapıp koyvermek. Adam, ölümüne gidiyor olabileceğini
bilir. Cadıyı bir bakıma sever de. Zaten öykünün sonunda, onun kellesini almaz
gibidir.
Döğüşün
sonundan gündoğumu ertesine kadarki acizlik, adamın galipken bile öylece yatıp
kalışı, bir oblivion olur yine.
Koreografinin
adı ise çok güzeldir:
Hatırlanacak
bir Gece (A Night to Remember).
(3 Nisan 2016)
Öfke, Nefret, Oblivion
Temel
duygularım, öfke ve nefrettir. Her ikisi de olumsuzdur.
‘Öfke ve
nefret idi’ demek daha doğru.
Psikiyatrik
tedaviye başladığım 2006 Şubat’ta öyle idi.
Psikiyatrik
tedaviyi bitirdiğim 2012 Şubat’ta öyle değil idi.
Sözlü
konuşma ve terapiden çok ilaçlar, keskin duygularımı yuvarladı, az yuvarladı
ama.
Rasyonelleştim,
yani tedavi biteli beridir, öfkemi ve nefretimi hala ve yine haklı buluyorum
ama daha az keskinleştirmeyi becerebiliyorum.
2010
Kasım zehirlenme ürtikeri ve 35 yıl aradan sonra hastane yüzü görme,
yelkenlerimi suya indirmeye başlamamın miladıdır. Bir de ne kadar yıprandığımı
ve ne kadar yılkılandığımı gördüm.
2012
ayak kırılması ve ameliyatı ise, beni duygusal açıdan tuş etti, hatta ruhumun
kemiklerini kırdı. Daha yeni yeni toparlıyorum.
Son 2
haftadır, ‘oblivion’ üzerine 12 metin yazmışım. Yani, hala sürüyor olsalar da
öfke ve nefret, artık bende ‘oblivion’ olmuş. Ya da olmuş gibi.
Bu metin
parçasını yalnızca duygulara ve ‘oblivion’ duygusuna varmama ayırayım dedim.
Başka alanlara girmeyeceğim yani.
İnsan
türünün 5 veya 7 temel duygusu vardır denilir ve bunların çoğu olumsuzdur.
Mutluluk, neşe ve sevgi olumlular sayılabilir.
Duyguların
karşıtları biraz muğlak.
Sevginin
karşıtı, benim için nefret değil, Acı’dır. Acı’nın karşıtı ise, sevgi veya
nefret değil, bilgidir.
Neşenin
bendeki karşıtı, yeis olmakta. Melankoli yani. 14-34 yaş arası çok daha
melankolik idim. Genç ve libidolu olmama karşın. Ölüm bilinçaltıma izler
bıraktığı için. Yaşlandıkça, libodum söndü ve izler yumuşadı.
Mutluluğun
bendeki karşıtı, mutsuzluk değil, nötr-huzur olmakta. Beni mutulluk da yormakta
yani. İnsanlar zaten hep yormakta.
İşte bu,
öfke ve nefret yorgunluğunun, ‘oblivion’a varması mümkün.
Ayırtsızlık,
uçurumun kıyısında kapıp koyvermek ve hiçliğin unutulması (veya unutulmaya
çabalanması) ise, benim ‘oblivion’ için vurguladığım 3 köşe-duygu.
Yılkı
atı durumu buna yakın ama ben bir yılkılık lüksüne sahip olamadım henüz. Ufukta
da henüz öyle bir olasılık görünmüyor şimdilik.
Öfke,
nefret ve uçurumun kıyısında kapı koyverme, kültürel duygular aynı zamanda.
1963-1971 arasında yaşadığım ve o zamandan beridir yok edilen ve insanların
talep etmediği toplumsal özgürlük için ağıt da aynı zamanda. Özgürlük istemeyen
insanlardan nefret ettim ve onlara öfke duydum. Çok çok yoruldum. Yılkılaştım
ve ‘oblivion’a vardım.
Kabaca
bu gibi.
Nokta.
Es.
(6 Nisan 2016)
Oblivion, İngilizce, İspanyolca
06.04.16
01:20 gibi:
Google
Translate’te İngilizce ‘oblivion’un İspanyolca karşılığını aradım.
‘Olvido’
çıktı.
İspanyolca
‘oblivion’un İngilizce karşılığını aradım.
‘Oblivion’
çıktı.
İspanyolca
‘olvido’nun İngilizce karşılığını aradım.
Yine
‘oblivion’ çıktı.
Ancak,
Piazzolla albümünün orijinal adı, ‘olvido’ değil, ‘Oblivion’.
İngilizce
‘oblivion’un İspanyolca’daki fazladan anlamları ise, ‘desprecio’ ve ‘falta de
atention’; yani, ‘hakaret’ ve ‘dikkat eksikliği’ çıktı.
Sonuçta,
Piazzolla bunların hangisini demek istedi acaba?
Ancak o,
sonuçta bir müzisyen idi, bir dilbilimci değil.
(6 Nisan 2016)
Youtube’dan
sırasıyla 3 link:
Müzik
Piazzolla’nın. Beste olarak.
Farklı
zamanda, kendisi de farklı çalmış onu. En azından bandoneonuyla.
Farklı
yorumcular da, onsuz olarak, epeyi farklı yorumlamışlar parçayı.
Dans
olarak ise, 2 yorum seçtim.
İlki,
bildiğimiz tango. Referans ve standart veri tabanı o olsa gerek. Onun müziği
ise, duyduğum en melankolik ‘oblivion’ yorumu ve icrası.
İkincisi,
Holywood filmi dijital efektçisi ve
‘comics’ çizeri Woodward’ın çizgifilm, koreografi ve modern dans yorumu dizisi.
Onunkisi klasik tango değil. Hatta bazı yerlerde tango bile değil. Ancak;
çapraz medya, meta-sanat, çoklu sanat.
Sorun
şu:
Bunların
hepsi de ‘oblivion’ ve birbirleriyle çeliştikleri ve çatıştıkları alanlar var.
Sanat
buna zaten izin veriyor, deyip işin içinden çıkmayacağım. Onun yerine, bunu
imlemekle yetineceğim.
Bir de
bilgi:
Piazzolla,
tango dansı olmayan tango müziği
icrası ve bestesi yapmış. Onu cazlaştırmış ve dünyamüziğileştirmiş çünkü.
Sözünü ettiğimiz caz da, otantik caz değil, dünya cazı.
Bundan
sonraki açılımlar, tarafımdan onlarca metinde yazıldı. Bu bir bağ ve açılım
metni o nedenle.
(6 Nisan 2016)