10 Haziran 2016 Cuma

Oblivion Güzellemesi

Oblivion
İçindekiler
Oblivion = Ayırtsızlık: Piazzolla, Marx, Fassbinder
Tanini Trio: Oblivion: Uçurumun Kıyısında Kapıp Koyvermek
Oblivion = Hiçliğin Unutulması
Oblivion, Piazzolla, Woodward, Modern Dans, Animasyon, Çapraz Medya
La Oblivion, Düş Yakamdan
Oblivion-Woodward Notlamaları 1
Oblivion-Woodward Notlamaları 2
Oblivion-Woodward Notlamaları 3
Oblivion-Woodward Notlamaları 4
Wolverine ve Oblivion
Oblivion, Faşizm, Engizisyon
Witcher 3 ve Oblivion
Öfke, Nefret, Oblivion
Oblivion, İngilizce, İspanyolca
3 Oblivion = Müzik, Dans, Dans
Oblivion = Ayırtsızlık: Piazzolla, Marx, Fassbinder
26 yıldır Astor Piazzolla’nın ‘Oblivion’unun yana yakıla hayranıyım.
Hesapça, yıllardır anlamına bakarım sözlükte. Bugün bir daha baktım. Kafama dank etti. Bunu çoktan yazmalıydım.
İngilizce’de ve Google Translate’te ‘oblivion’; af, unutma, unutulma, aldırmazlık, farkındasızlık ve ve genel af anlamında kullanılıyor.
Ancak, sözcüğün aslı İspanyolca, çünkü Piazzolla Arjantinli. Dolayısıyla ve daha doğrusu Arjantin İspanyolca’sı.
Bu parçada benim yaşadığım ‘oblivion’ ise, ‘ayırtsızlık’: İçimde yaşadığım değil, dışımda yaşandığını izlediğim ve dinlediğim. Belki ‘aldırışsız ayırtsızlık’ ki ‘aldırışlı ayırtsızlık’ da var tanım olarak, özellikle de duygudurumda.
Piazzolla, sürekli duygudurumlarının müziğini yapan biri idi. Zaten tango da, duygudurumlarının müziği sayılıyor epeyi oranda. Tangonun (yalnızca kerhane duvarları arasında kadar gibi) oldukça dar olan duygudurum yelpazesini Piazzolla genişletti: Politikaya doğru, psikolojiye doğru, ölüme doğru, ölümün temel bilimine doğru.
Bu ayırtsızlık, aşka karşı değil de, daha çok ölüme karşı ama aşkın ölümüne değil, bildiğimiz ölüme karşı.
Bu, ölüme karşı standart insan davranışlarında, bazı insanların son momenti olmakta. Beni hayran bırakan da, onu dinlediğimde beni ağlatan da bu zaten. Çünkü ölümü, onunla gözgöze, burun buruna, yanak yanağa yarım yüzyıl geçirmiş biri olarak çok iyi biliyorum.
Bu, tevekkül veya teslimiyet değil. Ayırtsızlıkta istop etmek. Duyguların istop etmesi, yaşamın istop etmesi.
Genel anlamıyla ise, Hegel’yen ‘indifferenz’ / ‘ayırtızlık’ burjuvaların, maddiyata takılı kalıp. Bu Marx’ın kültürel, ideolojik, zihinsel, duygusal durumunu imlemiş ayrıca.
Bir Marx, marksizmi yaratıp, ‘ben marksist değilim’ diyorsa, feci ayırtsızdır. Ayrıca, sorumluluktan kaçıyordur, düşüncesinin ve yaşamının sorumluluğundan ki işte burjuvazinin ölümcül ayırtısızlığı tam da budur.
A evet, Marx (orta bile değil, küçük, bezirgan, madrabaz) bir burjuvadır, bir proleter değil.
Piazzolla da, Marx da, bu momentte birleşir:
Faşizme karşı ayırtsız kalırlar: Dışta entellektüel olarak değil, içte bağlanmış entelejensiya olarak.
İşte, tangoda duyguların sentimental faşizmi bu de olmakta, tam da Fassbinder’yen anlamda.
Yani:
Bu ‘ölüme karşıki ayırtsızlığım’a karşın, bugün hala sağ isem, ne Piazzolla, ne de Marx sayesindedir, yalnız ve yalnızca Fassbinder sayesindedir. Piazzolla selektör yapmıştır yalnızca. Marx ise, selektörü bile söndürmeye kalkmıştır, o kadar adidir (banal) yani.
(26 Mart 2016)
Tanini Trio: Oblivion: Uçurumun Kıyısında Kapıp Koyvermek
5-6 metinde bazı müziklerin, bazı kültürel momentlerin, duygularımı nasıl sıkıştırıp dalgalandırdığını imledim.
‘Oblivion’ da bundan payını alı. O metinde, ona en yakın anlamı, ‘ayırtsızlık’ olarak imlemiştim. Çok değil 2 gün önce.
Sonra bugün, az önce, kanallar arasında zep zep dolanırken, bilmem kaç yüzüncü kanalda, ‘Tanini Trio’nun icra ettiği ‘Oblivion’a denk geldim.
Tam, uçurumun kıyısında kapıp koyveren bir eser icrası estetiko-politiğiydi.
Veben de, uçurumun kıyısında kapıp koyvermiş bir kitlenin içine hapsolmuş olarak, uçurumun kıyısında kapıp koyvermiş bir entellektüelim.
Uzun morfemli / fonemli ama tek momentli / semantemli bir duygudurum bu.
Geniş açı dağ manzaraları absürd. Kız çocuğu absürd. 2 bin metreye piyano taşımak absürd.
İzleyebildiğim kadarıyla, piyano, akordeon (bandoneon değil), ney ve kanun var. Kanun işlevsiz.
Yaşam bizi yeterince saçmalatıyor, bizim rolümüzü abartmamıza gerek yok.
Kitle yeterince saçmalıyor, içinde ve düşünen biri olarak, benim de saçmalığa katılmama gerek yok.
Tahir Aydoğdu: Kanun, Bilgi Canaz: Ney, Hakan A. Toker: Piyano, akordeon.
1960’larda ‘proto-world music’ başladığında, belki haberli belki habersiz, bu akışa Aka Gündüz Kutbay da, neyiyle ve cazlaştırma proto-süreci ile katıldı.
Kutbay-Ergüder arasındaki tez-antitez ikilemi, Şeker Ahmet Paşa x Osman Hamdi ikileminden beridir, yüzyılı aşkın bir çatışma olarak süregeliyor kültürümüzde. Doğu gözüyle doğuya bakmak ve batı gözüyle doğuya bakmak (oryentalizm) olarak.
‘Tanini Trio’, Osman Hamdi ve Ergüder safında yer tutmuş: Pop, popüler, banal, satıcı, pazarlamacı, ‘telif üretici’ değil, ‘nakil ve tefsir’ci.
Şerh: Bunu da 1960’larda Kandıralı ve arkadaşları, Mozart’ın ’40. Senfoni’sini, kanun ve klarnetle yorumlayarak zaten başlatmışlardı. Bayramlarda radyoda çalardı hep.
Yani, 50 yıldan uzun süredir, bıraktığın yerde otluyor bu abiler.
Ancak, uçurumun kıyısında feci kapıp koyvererek, ben de öyle yapmış oldum.
Bu, bir özeleştiridir.
Düzeltme zamanıdır ve yeridir, şimdi ve burada.
Bu bir, negasyon ile praksis üretme olmakta.
(27 Mart 2016)
Oblivion = Hiçliğin Unutulması
Oblivion dipsiz kuyu, semantik olarak.
Hem hiçlik demekmiş, hem de unutulmak.
https://en.wiktionary.org/wiki/oblivion
Şerh: Affetmekle unutmanın ne ilgisi olabilir ki?
Unuttuğun bir şeyi affettiğin için unutmazsın ki. Affettiğin bir şeyi de, unutman gerekmez ki.
Ateistler, sonsuz oblivion’u (eternal oblivion), bilincin sonsuza dek kesilmesi olarak, dolayısıyla yine hiçlik olarak tanımlarlarmış. Bunu bilmiyordum. Bunu yazmam gerek.
Oblivion, ‘hiçliğin unutulmasının uçurumunun kenarında kapıp koyvermek’ demek oluyor benim duygudurumumda şu an ve burada.
Dönelim, bir önceki paragrafa:
Varlık, yalnızca bilinçle tanımlı değil. Çocuk yapmak da varlığın devamı sayılıyor, kitap yazmak da. Hatta kimi zaman intihar ibel, varlık biçimi olabiliyor, toplama kampı semptomu olsa da.
Eğer masif-düşünce kitapları yazdıysan, bilincin bir biçimde sürer gider, Aristo ve Lao Tzu’ya 2.500 yıldır olduğu gibi.
Şerh: Bu, hiçliğin ve unutulmanın panzehiri midir?
Zaten ölümsüzlük de, ‘kaç yıl ölümsüzlük?’ olarak tanımlıdır. Evren’in şimdilik 10 üzeri 67 yılı gibi.
Eğer daha-daha masif-düşünceler yazarsan, o 10 üzeri 67 yılı bile aşabilirsin ama ne insan olarak, ne de düşünce olarak değil. Meta- olarak, öte- olarak ve o nedenle meta-fizik, bir ontos-loji olmakta.
Bunları düşünmek de zaten, uçurumun kıyısında insanın duygularını kaptırır koyverdirir.
Bende öyle oldu en azından. Darma duman oldum ve hala öyleyim. Ama yavaş yavaş nekahattayim de. Bünye-homeostazi, öz-yara’nı iyileştiriyor.
Dipnot:
Piazzolla’nın ‘Oblivion’u bir müzik-duygudurum momenti dizisi olarak, buralara bir yerlere savrulmuş. Böyleliği kesin, çünkü buna benzer ayaz ve sapa sularda çok dolanmış Piazzolla müziği. Haa, o bunu bilmemiş veya bilincine varmamış olabilir ama müziği yine de öyle olabilir.
(29 Mart 2016) 
Oblivion, Piazzolla, Woodward, Modern Dans, Animasyon, Çapraz Medya
Oblivion sonsuz derin bir kuyu.
Bir güzelleme.
Bir melankoli’leme.
Ve birileri de bu yolu benim gibi yürüyor tek başına.
Müzik Piazzolla.
İcra biraz daha farklı.
Tek erkekli bir modern dans koreografisi.
Bir çizgifilm. 04:00 dakika.
00:40-00:45 saniyeler arasındaki animasyon koreografiye, ancak ‘300’deki kahin kız koreografisi yaklaşmıştı. O da, su içindeymiş aslında zaten. Bunu 20. seyirde ve yavaş çekimde izlerken anlayabildim ancak. Sorun, sıvı-katı içindeki devinim akışkanlığı ile gaz içindeki akışkanlığın bambaşka şeyler olması.
Yine de:
Daha izlerken, klasik-bale figürleri rahatsız ediciydi. Kadın-erkek ilişkisi takıntısı rahatsız ediciydi. Oblivion, sözlük anlamıyla hiç cinsellik içermez, yani aşkını ve/ya kadınını unutma değildir, yasa ve yeise yakın bir şeydir, Acı’dır. Varlık da, cinsiyet üzerinden geçerek tanımlı olmak durumunda değil, özellikle çift olma anlamında: Varlık, (şimdilik ama 5 bin yıldır) tek kişiliktir. O nedenle de; taoizm, anarşizm, bireycilik, katatoni tanımlıdır düşünce tarihinde.
Kızın beyaz-saydam ışığını yitirip, dans sonunda gri-siyah desenli opak olması ironikti ama animatör, ‘yanlışlıkla neyi imlediği’ni anlamamış bence. O, ‘erkeğin kızı bırakması’na odaklanmış. Oysa, bu kadındaki ‘metamorfozun veya sahte imajın yitişi’ daha önemli. (Bu, aslında Benjamin’yen bir çözüm ve bir panzehir.) Bir özeleştiri olabilecekken, bir meta değeri yitmesi öyküsü olmuş yalnızca.
Yine de:
Tıpkı ‘300’ kahin kız planı gibi bu da, bana 10 tane ayrı çıkış yolu imledi şimdiden. En az ikisi, faşizmden ve engizisyondan çıkış yolu olmak üzere. Tango faşizmin, daha doğrusu Latin Amerika faşizminin milli cazı ve milli müziğidir zaten ki Saura, bu yola sonradan İspanya’yı da eklemiştir ve bu da ters-takla örneği olarak kültüroloji tarihinde önemli bir momenttir: Sömürgenin sömügecisine kültür öğretmesi ki ABD, bunu İngiltere’ye hiç yapamamıştır, kimseye de (Fransa’ya vb) yapamamıştır zaten.
Asıl önemlisi, bu bir çapraz medya örneği. Çapraz medya, elit sanat sanat-sanat alanına henüz çekilmedi. Bu ise, 2 yıllık bir örnek. Proto- olsa da, buna uygun bir örnek.
Woodward, bir Holywood elemanı imiş. Bu da, onun Yanki ruhunu rahatça tanımlıyor. Yine de üzücü olan şey şu ki bu çalışması dahil, tüm çalışmalarının listeli değil olması. İnsan henüz yaşarken, neden kendini arşivlemez veya arşivletmez ki?
Dipnot 1:
Ve hala, uçurumun en dibini görmeden uçamıyor insan özgürlüğe. Ben bile. Şimdiye dekki eksodusuma ve 100 çıkışıma karşın. En uzak yıldızlar, en derin kuyularda / kuyulardan yansır: Tarkovski, İvan’ın Çocukulğu.
Dipnot 2:
Bilgi:
“Interpretación: Grupo Elegia - Natalia Shkil-violín, Mars Yamalov-violín, Sergey Shkil-contrabajo, Elvira Yamalova-piano. (2011)
Animación: Ryan Woodward.”       
Dipnot 3:
Seyrettiğim linke bıraktığım izlenim notudur.
“Excellent. More than excellent. Bis bis bis. Thank you Romero. You have made me to weep. You have shown me a Tao. Beyond the wall of the inquisition and fascism in my country (Istanbul / Turkey). Thank you again.”
Dipnot 4:
Kardeşin, dostun, sevgilin duymaz sesini, el oğlu duyar. Kardeşlik kültürdedir çünkü, kanda, gende değil.
Dipnot 5:
Kuşkusuz, bunun devamı olan başka metinler de yazılacak ama video duygularımı gerçekten yordu ve yıprattı. Şimdi değil yani.
(29 Mart 2016)



29.03.16, 20:30.
La Oblivion, Düş Yakamdan
En son Oblivion metnimi yazmayı bitirdim, Oblivion müziğini kapattım, oturdum. Dinlenecektim hesapça.
Şak, yan şavalak disko-danshane’den bir Oblivion çalmaya başladılar. Ama ‘Tanini Trio’ icrası olanını.
İşte o nedenle, bu 40 yaş altı ergenleri mal.
İşte o nedenle, Tanzimat’tan beridir 5. sınıf nakil ve tefsirlere bel bağlıyoruz.
E tabi, işte o nedenle, 1. Cumhuriyet bitti, bitirildi, bitirilebilidi, bu genç şavalaklar yüzünden.
O nedenle.
La Oblivion, düş yakamdan.
Acilen ‘up’ tribine geçmem gerekli. Bu yaşamayı ve yüzeyi bilmeyen toplar, beni de boğar.
Oblivion-Woodward Notlamaları 1
Çeşitleme 1:
Kadın-erkek ikilisi, Arendt-Heidegger olabilir.
Çizgifilmdeki kadın-erkek yer değiştirmiş olur.
Heidegger’in nazileşmesi, erkeğin opaklaşması olur.
Bu, asıl çizgifilmdeki gibi sondakinin yerine, zamansal üçte ikide olur.
İstenirse: Arendt’in eşkenazlaşması (Kötülüğün Bayağılığı), kadının opaklaşması olur. Zamansal dörtte üçte.
İstenirse: Işık-saydam olma, kadın ve erkekte yer ve zaman değiştirebilir. Sonunda, birbirlerine son kez dönerler ve bağlanırlar. Ölürler, perde.
İstenirse: İkisi birden, aynı çizgifilmde yapılabilir ama nasıl? Hangi sırayla?
(1-2 Nisan 2016)
Oblivion-Woodward Notlamaları 2
Çizgifilm, ayrı ayrı olarak tasarlanmak üzere, eşcinsel kadın ve rekek çiftleri için de düşünülebilir.
Wittgenstein ve sevgilisi ? (İletişim Yayınları) gibi.
+
‘Gece x gündüz’ gibi, ‘4 x mevsim’ gibi de tasarlanabilir.
+
Çizgi tarzı: Woodward’ın çzigi anlayışı ile benim grafikonlar çakıştı mı?
Bengü’nün benim grafikonlardan uyarladığı ve daha dolgun kontur çizgili çizimler vardı. Onlar olabilir mi veya düşünülebilir mi?
+
Dansçı (en az biri öyle olan) çiftler değil:
Duncan-Yesenin gibi.
+
Alaturka örnek:
Leman Sam ve ‘Sarhoş’.
Bunun Kaplan’ın ‘Delikanlım’ otoromanına uyarlamak mümkün mü?
(1-2 Nisan 2016)
Oblivion-Woodward Notlamaları 3
Kadın-erkek modern dans çiftlemesi örneklemesi alıntı:
Bunlardan 3 tanesini örnekleyeceğim:
300’deki kahin kız dansı, 1 dakika:
Piazzolla’nın Oblivion’unun çizgifilm (Woodward) yorumu, 4 dakika:
Hyeongsa’nın 1 kadın ve 1 erkek arasındaki kılıç döğüşü planı, 3,5 dakika:
Hepsini de ½ hızda izlemenizi öneririm. Etkisi ivmeleniyor.”
Bence, ‘300’deki kahin kız dansı planı, çizgiromanlaştırlamaz veya çizgiromanlaştırılmasa daha iyi, çapraz medya açısından yani.
Ancak, ‘Hyeongsa’daki kılıç planı ise, çok iyi bir çizer tarafından olmak kaydıyla, muhakkak çizgiromanlaştırılmalı. (‘Asssassin’s Creed’in çizgiroman çizeri değil öneğin. Conan’ın en naturalist – akademik çizimlisini yapan çizer olabilir ama.)
(2 Nisan 2016)



Oblivion-Woodward Notlamaları 4
İnternette arayınca, Woodward türü çalışmaların olmadığını gördüm. Oysa, Dünya’da Woodward’ın yaptığını deneyebilecek, en az 100 çizer var, o kesin.
Dolayısıyla aşağıdaki konuda karşılaştır-karşıtlaştır yapamayacağım.
+
Woodward’ın çizgi stili sabit, basit, belirgin, sınırlı ifadeli.
Aslında, dans çizmeye yakın veya yatkın değil. İkinci çizgifilm (onun olan) örneğinde bu anlaşılıyor.
+
Dolayısıyla, boş özneli soru.
Dans nasıl çizilir?
Çizin olarak.
Grafik olarak.
Çizgiroman olarak.
Çizgifilm olarak.
Çapraz medya olarak.
Motor duyu-dil olarak.
Sorulması tam 30 yıl gecikmiş bir soru dizisi bu. Her ülkeden yüzlerce çizerin çizgisini gördüm ama dans çizeri / çizebiliri yok aklımda hiç.
+
Peki, bu nasıl bir şey olabilir?
‘Basilisk’te çokça, ‘Hellsing’de azca yapılan ve kullanılan biçimde meta-çizgi ile.
‘Wolverine’de ve ‘Hulk Planet’te yapılan biçimde, meta-öykü ile.
‘Alaska’da (Ken Parker) yapılan biçimde, en naturalizm yaklaşım ile. Kadın-erkek bunu gerektiriyor. Oradaki ‘Mavi Melek’ uyarlaması gibi. (Ki o kadın-erkeksel açıdan bir üçlü öykü sayılır.)
‘Conan’daki en naturalist çizgi de uygun. O kadar akademik bir yaklşım, olayı bozabilir ama her zaman değil. Ondaki bir öyküdeki (grafik roman dizisi), tanrının gök ve yıldırım olması çizgi dizisi muazzam idi.
Ana akım dışı’na yönelen genel meta-vektör, sürrealizm yönünde gibi şimdilik.
Başlangıç için fena momentler değil.
Nokta. Es.
(2 Nisan 2016)
Wolverine ve Oblivion
Anımsayınca içim eridi.
Bir oblivion duygusu durumu:
Öyküde özgün Wolverine vardır, bir android Wolverine vardır, bir de çocuk-android.
Çocuk-android Wolverine’e platonik aşıktır.
Android Wolverine, özgün Wolverine’i öldürmek için yapılmış ve gönderilmiştir. Çocuk-android onu durdurur. Kendini de patlamaktan durdurur.
Sahne muazzamdır:
Wolverine çocuk androide sarılır ve patlama durumunda çevreyi koruyup, kendisinin yok olabilmesini göze alır.
Bu, canavarca bir meta-sevgidir.
Bir ‘oblivion’dur.
Benzeri bir duygu, Pulk Planet’te Hulk, kendini yiyen uzaylılara kendini yemelerine geceleri izin verir, gündüz kendini tamir eder. Böylelikle, uzaylılar evlerine dönebilir.
Bu da oblivion’dur.
Her ikisi de, uçurumun kıyısında kendini kapıp koyvermenin birer biçimidir.
Uçurumun kıyısında kendini kapıp koyvermek intihar veya uçurumdan düşmek demek değilidir. Acaip şeyler hissetmek, acaip işler yapmaktır.
Benzeri duyguyu, android Wolverine de çocuk-androide karşı besler. Çünkü çocuk onu yükseltgemiş ve adını Albevt koymuştur.
Hem özgün Wolverine onun için 100 metreden helikopterden atlayarak, hem de android Wolverine onun için kanalizasyon feçesinin içine dalarak, ona karşı acaip hisler sergilerler.
(3 Nisan 2016)



Oblivion, Faşizm, Engizisyon
Oblivion’un bir Arjantin duygusu olarak, hem faşizm, hem de engizisyon içerdiğini ve onlara karşı / yanında olduğunu ayırsadım.
Çünkü Arjantin tangosu, Piazzolla üzerinden ve cazlaştırılmış olarak, Arjantin faşizmini ve Arjantin katolikliğini içerir.
Saura, Piazzolla’nın bir müziğini, İspanya askeri faşizmine karşı sanat / estetiko-politik antitezi olarak kullanır ama sanırım Piazzolla böyle şeylerden uzak durdu.
(3 Nisan 2016)
Witcher 3 ve Oblivion
Müziği ve kadın-erkek koreografisi olarak bambaşka bir alanda yer alsa da bu parça, benim 3 modern dans ve kadın-erkek zirvemde 4. sırada yer alabilir pekala.
Bir ödül avcısı vardır. Cadı avlar.
Bir güzel cadı vardır. Güzel şarkı söyler.
Ödül avcısına cadıyı avlaması için ödeme yaparlar. O da gider, onu bulur. Cadı kaçar, ödül avcısı kovalar. Ödül avcısı, kendini korumak için, bağışıklık taşıdığı bir zehir içer.
Sonrası koreografidir, ‘Hyeongsa’nın tam antitezi bir koreografi:
Burada da savaş vardır ama ölümüne.
Birbirlerine delice saldırırlar. Birbirlerine delice zarar verirler.
Cadı, ödül avcısının kanını içtiği an, kendi ölüm fermanını da imzalamış olur. Gücü eksilir.
Ödül avcısı onu doğrar.
Muhteşem bir çapraz medya tasarımnda, muhteşem bir koreografi izleriz.
Önce adam kaçar, cadı kovalar; sonra adam kovalar, cadı kaçar.
İşte bu da, oblivion.
Bu da uçurumun kıyısında kendini kapıp koyvermek. Adam, ölümüne gidiyor olabileceğini bilir. Cadıyı bir bakıma sever de. Zaten öykünün sonunda, onun kellesini almaz gibidir.
Döğüşün sonundan gündoğumu ertesine kadarki acizlik, adamın galipken bile öylece yatıp kalışı, bir oblivion olur yine.
Koreografinin adı ise çok güzeldir:
Hatırlanacak bir Gece (A Night to Remember).
(3 Nisan 2016)



Öfke, Nefret, Oblivion
Temel duygularım, öfke ve nefrettir. Her ikisi de olumsuzdur.
‘Öfke ve nefret idi’ demek daha doğru.
Psikiyatrik tedaviye başladığım 2006 Şubat’ta öyle idi.
Psikiyatrik tedaviyi bitirdiğim 2012 Şubat’ta öyle değil idi.
Sözlü konuşma ve terapiden çok ilaçlar, keskin duygularımı yuvarladı, az yuvarladı ama.
Rasyonelleştim, yani tedavi biteli beridir, öfkemi ve nefretimi hala ve yine haklı buluyorum ama daha az keskinleştirmeyi becerebiliyorum.
2010 Kasım zehirlenme ürtikeri ve 35 yıl aradan sonra hastane yüzü görme, yelkenlerimi suya indirmeye başlamamın miladıdır. Bir de ne kadar yıprandığımı ve ne kadar yılkılandığımı gördüm.
2012 ayak kırılması ve ameliyatı ise, beni duygusal açıdan tuş etti, hatta ruhumun kemiklerini kırdı. Daha yeni yeni toparlıyorum.
Son 2 haftadır, ‘oblivion’ üzerine 12 metin yazmışım. Yani, hala sürüyor olsalar da öfke ve nefret, artık bende ‘oblivion’ olmuş. Ya da olmuş gibi.
Bu metin parçasını yalnızca duygulara ve ‘oblivion’ duygusuna varmama ayırayım dedim. Başka alanlara girmeyeceğim yani.
İnsan türünün 5 veya 7 temel duygusu vardır denilir ve bunların çoğu olumsuzdur. Mutluluk, neşe ve sevgi olumlular sayılabilir.
Duyguların karşıtları biraz muğlak.
Sevginin karşıtı, benim için nefret değil, Acı’dır. Acı’nın karşıtı ise, sevgi veya nefret değil, bilgidir.
Neşenin bendeki karşıtı, yeis olmakta. Melankoli yani. 14-34 yaş arası çok daha melankolik idim. Genç ve libidolu olmama karşın. Ölüm bilinçaltıma izler bıraktığı için. Yaşlandıkça, libodum söndü ve izler yumuşadı.
Mutluluğun bendeki karşıtı, mutsuzluk değil, nötr-huzur olmakta. Beni mutulluk da yormakta yani. İnsanlar zaten hep yormakta.
İşte bu, öfke ve nefret yorgunluğunun, ‘oblivion’a varması mümkün.
Ayırtsızlık, uçurumun kıyısında kapıp koyvermek ve hiçliğin unutulması (veya unutulmaya çabalanması) ise, benim ‘oblivion’ için vurguladığım 3 köşe-duygu.
Yılkı atı durumu buna yakın ama ben bir yılkılık lüksüne sahip olamadım henüz. Ufukta da henüz öyle bir olasılık görünmüyor şimdilik.
Öfke, nefret ve uçurumun kıyısında kapı koyverme, kültürel duygular aynı zamanda. 1963-1971 arasında yaşadığım ve o zamandan beridir yok edilen ve insanların talep etmediği toplumsal özgürlük için ağıt da aynı zamanda. Özgürlük istemeyen insanlardan nefret ettim ve onlara öfke duydum. Çok çok yoruldum. Yılkılaştım ve ‘oblivion’a vardım.
Kabaca bu gibi.
Nokta. Es.
(6 Nisan 2016)
Oblivion, İngilizce, İspanyolca
06.04.16 01:20 gibi:
Google Translate’te İngilizce ‘oblivion’un İspanyolca karşılığını aradım.
‘Olvido’ çıktı.
İspanyolca ‘oblivion’un İngilizce karşılığını aradım.
‘Oblivion’ çıktı.
İspanyolca ‘olvido’nun İngilizce karşılığını aradım.
Yine ‘oblivion’ çıktı.
Ancak, Piazzolla albümünün orijinal adı, ‘olvido’ değil, ‘Oblivion’.
İngilizce ‘oblivion’un İspanyolca’daki fazladan anlamları ise, ‘desprecio’ ve ‘falta de atention’; yani, ‘hakaret’ ve ‘dikkat eksikliği’ çıktı.
Sonuçta, Piazzolla bunların hangisini demek istedi acaba?
Ancak o, sonuçta bir müzisyen idi, bir dilbilimci değil.
(6 Nisan 2016)
Youtube’dan sırasıyla 3 link:
Müzik Piazzolla’nın. Beste olarak.
Farklı zamanda, kendisi de farklı çalmış onu. En azından bandoneonuyla.
Farklı yorumcular da, onsuz olarak, epeyi farklı yorumlamışlar parçayı.
Dans olarak ise, 2 yorum seçtim.
İlki, bildiğimiz tango. Referans ve standart veri tabanı o olsa gerek. Onun müziği ise, duyduğum en melankolik ‘oblivion’ yorumu ve icrası.
İkincisi, Holywood filmi  dijital efektçisi ve ‘comics’ çizeri Woodward’ın çizgifilm, koreografi ve modern dans yorumu dizisi. Onunkisi klasik tango değil. Hatta bazı yerlerde tango bile değil. Ancak; çapraz medya, meta-sanat, çoklu sanat.
Sorun şu:
Bunların hepsi de ‘oblivion’ ve birbirleriyle çeliştikleri ve çatıştıkları alanlar var.
Sanat buna zaten izin veriyor, deyip işin içinden çıkmayacağım. Onun yerine, bunu imlemekle yetineceğim.
Bir de bilgi:
Piazzolla, tango dansı olmayan tango müziği icrası ve bestesi yapmış. Onu cazlaştırmış ve dünyamüziğileştirmiş çünkü. Sözünü ettiğimiz caz da, otantik caz değil, dünya cazı.
Bundan sonraki açılımlar, tarafımdan onlarca metinde yazıldı. Bu bir bağ ve açılım metni o nedenle.

(6 Nisan 2016)